Pontus Krallığı Dönemi
Ksenophon'dan sonraki kaynaklarda Trabzon'dan bahsedilmemektedir. Bazı araştırmacılar
bunu Trabzon'un Pers hakimiyeti altına girmesi ile izah ederler. M.Ö. 6.yy da
Pers hakimiyetine girmiş bulunan Trabzon bölgesi önce Kapadokya Satraplığı
(eyalet) daha sonra da Pontos Kapadokya'sı Satraplığı sınırları içinde
yer almıştı.
Perslerin Yunanlılarla olan savaşları esnasında Pers ordusuna donanma ile
hizmet eden Trabzonlular Perslerin yenilmeleri ve güç kaybetmelerinden sonra
boyunduruktan kurtulmuş ve bağımsız hale gelmişlerdi.
Pers İmparatorluğu'nun güç kaybettiği dönemlerde Anadolu'da bulunan
satrapların bağımsız hareket ettikleri bilinen bir gerçektir. Perslerin
Anadolu'daki en büyük satraplığı olan Kapadokya'nın satrapı Datam es,
merkezi Sinop olan Paphlayük satrabının isyanını bastırdıktan sonra tüm
güney Karadeniz sahillerinde tekrar Pers egemenliğini tesis etmiş fakat bir müddet
sonra o da isyan ederek bağımsızlığını ilan etmişti. İmparatora isyan
eden Datames'i diğer satraplar da izler. M.Ö. 361-359'da Pont Satrabı olan
II. Arya bozan da isyancı satraplar arasında idi.
Pers Kralı II. Artakserkses isyan eden satraplara karşı harekete geçmiş,
isyancılardan II. Arya bozan bizzat oğlu Mithradates tarafından yenilerek
Datames'le birlikte krala teslim edilmişti. II. Aryanbozan'nın yerine Pont
satraplığına atanan Mithridates ileride kurulacak olan Pont Krallığının
öncüsü olmuştur.
Büyük İskender'in Anadolu'da Pers hakimiyetini ortadan kaldırmasından
sonra Kapadokyalılar, orduların ülkelerine girmemeleri şartı ile İskender'in
hakimiyetini kabul ederler. Bölgeye Sabi kas adında bir vali tayin eden İskender'in
Anadolu'dan uzaklaşarak Mısır'a gitmesinden sonra Pers krallığının
Kapadokya satrabı olan I. Ariantes yerli halktan topladığı kuvvetlerle
Sabikas'a karşı ayaklanarak bölgede krallığını ilan eder. Sinop'tan Doğu
Karadenize kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına alır. Üzerine gelen İskender'in
katibi Pedrikas komutasındaki orduya yenilir ve öldürülür (M.Ö.332). I.
Anantes'in manevi oğlu II. Arrianthes ise bu savaştan kaçarak ölümden
kurtulur.
İskender'in M.Ö.323'de Hindistan seferi esnasında ölmesi üzerine ülkesi
komutanları arasında paylaştırılmış, Pont Kapadokyası olarak adlandırılan
Kayseri ve Sivas bölgesi ile Karadeniz sahilleri İskender'in generallerinden
Eumenes'in yönetimine verilmişti. Anadolu, İskender'in komutanları arasındaki
çekişmelere sahne olurken bu durumdan faydalanmak isteyen II. Arriantes ortaya
çıkmış, Fumenes ile anlaşarak satraplığını başına geçmişti.
Pedrikas ve Fumenes ikilisinin İskender'in Asya topraklarındaki
hakimiyetini tekrar tesis etmek amacıyla Anadolu'dan ayrılması ve Pedrikas'ın
Mısır seferinde yenilerek öldürülmesinden sonra Antigonos İskender'in
generalleri tarafından kral naipliğine seçilir. Krallığını ilan eden
Antigonos daha önce yanında yer almış olan Pont satrabı II. Ariantes'i düşmanları
ile işbirliği yaptığı şüphesiyle öldürtür. Bunun üzerine Antigonos'un
sarayında bulunan II. Arriantes'in oğlu yanına birkaç sadık adamını
alarak saraydan kaçar ve Ilgaz dağlarına sığınır.
Antigonos'un İpsos savaşında (M.Ö.3O1) yenilmesi ve ölümünden sonra
gizlendiği dağlardan inerek ortaya çıkan II. Arrianthes'in oğlu Mithridates
I. Ktistes (Kurucu) Ilgaz boğazındaki küçük Kimiata kasabasına yerleşerek
etrafa akınlar yapıp, propagandacılar gönderir ve taraftar toplar. Kızılırmak'ın
doğusundaki topraklarla Yeşilırmak'ın zengin ovalarını hükmü altına
alarak M.Ö.298 yılında Amasya'yı başkent yapar ve Pont Krallığını
kurar.
Pers hakimiyetinin canlı ve huzur dolu hakimiyetinden sonra İskender'in
komutanlarının çekişmelerinde ezilen bölge halkının desteği ile Pont
Kapadokyas'nı ele geçiren Mithridates I. Paphlagoniaya doğru ilerleyip kısa
sürede topraklarını genişletir ve M.Ö.281'de Pontos'u Selevkosların
hakimiyetinden kurtarır.
Mithridates I.nin M.Ö. 226 yılında ölümünden sonra Pont Krallığı
genişlmeye devam eder ve 4.kral olan I.Farnakes (M.Ö.185-169) Sinop'u ele geçirerek
kendisine başkent yapar. Karadeniz'deki diğer Hellen kolonilerine karşı da
harekete geçen Farnakes, Giresun'daki Milet kolonisi olan Kerasus'un yerine
Farnakya şehrini kurarak Kerasus ve Kotyra (Ordu) halkını bu şehre yerleştirir,
Trabzon bölgesindeki Mossynoikler ve Tibarenler hakimiyet altına alınır.
Mithridates V.Fuergetes'in (M.Ö.169-12O) bir Yunan prensesi olan karısı
Laodike'nin de karıştığı bir komplo sonucu M.Ö.12O'de Sinop'ta öldurulmesinden
sonra tahtı 12 yaşında küçük bir çocuk olan oğlu Mithridates VI.
Fupator'a (Büyük) kalır. Fakat devleti, ortaya atılan uydurma bir
vasiyetname ile kraliçe Laodike yönetmekteydi. Birkaç yıl sonra Kraliçe
Laodike tarafından öldürülmek istenen genç Mithridates saraydan kaçarak
Pariyadres Dağları (Doğu Karadeniz Dağları) üzerindeki sık ormanlara sığınmış
ve bu bölgede yedi yıl vahşi hayvanlarla birlikte yaşamıştı.
Kraliçe Laodike (M.Ö. 120-111) Sinop sarayında eğlence ve sefahat dolu
bir hayat sürerken hamisi olan Romalılar Pont Krallığını kolayca Roma'ya
iltihak edcek duruma getirmişlerdi. Kraliçe Laodike de Mithridatların tahtını
ele geçirmekle kalmayıp onların izlerini de ortadan kaldırmaya çalışıyordu.
Krallık sikkelerine kendi resmini bastırıp, adını yazdırtmış,
Mithridatların arması olan Ay-Yıldız'ı kaldırtmıştı.
Pont devletinin çöküntü içine girdiği ve Romalıların Anadolu'ya iyice
yerleştiği dönemde etrafına topladığı taraftarları ile M.Ö. 111 yılında
Sinop'u ele geçirerek haksız olarak kral seçilmiş olan kardeşini tahtan
uzaklaştıran Mithardates VI. annesini de hapse attırmıştır.
Mithradates VI. Eupator (Büyük) tahta çıktığı zaman Pont Krallığı
batıda Amasra'dan doğuda Tibarenlerin sınırına kadar olan bölgede sıkışmıştı.
Büyükbabası Farnakes'in himayesi altındaki küçük Ermenistan prensliği
mustakil bir devlet haline gelmiş, Giresun ve Trabzon bölgesindeki kabileleri
hükümleri altına almışlardı. Batıda Galatia ve Paphlagonya Krallık sınırlarından
çıkmıştı.
Babasının dağılan adamlarını toplayarak orduyu yeniden teşkilatlandıran
Mithradates VI. Kırım'ı ve Trabzon bölgesini topraklarına katarak babasının
ölümünden sonra Pontos devleti eğemenliğinden çıkmış olan Paphlagonia
ve Galatia'yı Bithynia kralı ile paylaşma yoluna gitmişti. Anadolu'dan ve Özellikle
Doğu Karadeniz bölgesinden topladığı askerlerle bir ordu kuran
Mithridates'in 22 dil bildiği ve ordusunda bulunan Anadolu'nun yerli halklarından
olan askerlerine onların ana dilleri ile hitap ettiği bilinmektedir.
Kırım bölgesini ve Karadeniz sahilierindeki Yunan kolonilerini himayesi
altına alarak onların yaptığı ticaretten aldığı vergi gelirleri ile
iyice zenginleşen Mithridates VI. Fupator, Trabzon civarını ve Kolkhid'i ele
geçirerek burada bir satraplık kurmuştu. Daha sonra yarı mustakil bir hale
gelen bu yöredeki zengin maden yataklarını işletmiş ve ordusu için gerekli
olan kereste, ip ve balmumu gibi malzemeleri bu bölgeden sağlamıştı.
Trabzon'dan ikinci olarak bahseden kaynak olan Strabon, Küçük Armenia
Krallığının Pharnakia ve Trapezus bölgelerinin üst tarafında bulunan
Tibarenler ve Khakdai kavmini (Khaltlar) egemenlikieri aıtına aldığını
bildirir. Ayrıca Strabon, Mithradates Eupator'un kuvvetlenince bu bölgeyi ve
Trabzon'un doğusunu içeren Kholkis'i hakimiyeti altına alıp, bu yerlerde
yetmiş beş kale yaptırarak hazinesinin çoğunu bu kalelere koyduğunu da
belirtmektedir. Bunlardan en ünlülerinden biri bugün Bayburt ili dahilinde
olan Sinoria(Sinor) idi.
Anadolu'nun Roma işgali altındaki toprakları ile de ilgilenen Mithradates
VI. Eupator kılık değiştirerek bu bölgeleri dolaşmış, halkın Roma
yonetiminden hoşnut olmadığını görüp, Anadolu halklarının koruyucusu
olarak Roma'ya karşı mücadelesini tırmandırmıştı.
Romanın kışkırttığı Bithynia'nın saldırısına uğrayınca harekete
geçip M.Ö. 88 de Bithynia ordularını Ege kıyılarına çekilmek zorunda bırakan
Mithridates VI. ardından Romalıların Asia eyaleti yaptıkları Bergama Krallığını
ele geçirerek Bergama'ya yerleşmişti. Daha sonra Adaları ve Yunanistan'ı işgal
eden Mithradates VI.M.Ö. 86-85'de Yunanistan'da Romalı komutan Sulla'ya
yenilince Roma ile bir barış anlaşması imzalayarak savaş tazminatı ödemek
zorunda kaldı. Anlaşma gereği donanmasındaki 70 gemiyi Sullaya teslim ederek
askerlerinin geri kalanları ile birlikte deniz yolundan krallığının eski
merkezi olan Pontus'a döndü.
M.Ö.83'de Romalıların saldırısı ile tekrar başlayan savaşta önce
Roma kuvvetlerine üstünlük sağlamış fakat M.Ö.74'de Kyzikos (bugün Belkıs)
yakınlarında Lucullus karşısında bozguna uğramıştı. Bu yenilgiden sonra
Kelkit bölgesine çekilen Mithridates Vl. Lucullusun kendisini süratle takip
edememesinden yararlanarak Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki halklardan 40
bin piyade ve 4 bin suvariden oluşan yeni bir kuvvet topladı.
Başlangışta Roma kuvvetleri ile yaptığı çatışmalarda üstünlük sağlayan
Mithridates, daha sonra erzak sıkıntısı nedeni ile hezimete uğramıştı.
Romalıların yağmaya girişmesinden istifade ederek krallığının en uç
noktasına kaçmış olan Mithridates önce Komana'ya (Tokat'ın 10 km
kuzeyindeki Gumenek) daha sonra da damadı olan Ermeni kralı Tigran'ın ülkesine
sığınmıştı.
Komana'ya vardığı zaman savaşın başlanğıcında Farnakıya (Giresun)
kalesine gönderdiği ailesinin, Romalılara esir düşmesine mani olmak için,
öldürülmeleri emrini vermiş, sadece ölum şekillerini seçmeye hakkı olan
aile fertleri bu emre uymuştu. Arkasında Romalıların kendine karşı
kullanabileceği birşey bırakmayan Mithridates'i takip için Pompeidus komutasındaki
birlikieri görevlendiren Lucullus, Amasya, Sinop ve Samsun'a yönelmişti.
Pompeidus komutasındaki birliklerin takibinden kurtulan Mithridates, damadı
Ermeni Kralı Tigrana sığınmıştı. Mithridates'e pek ilgi göstermeyen ve
bataklık bölgede bir şato veren Tigran, Mithridates ile görüşmeyi ancak 20
ay sonra kabul etmişti. Bu sırada Romalılar, Pontos Krallığındaki kale ve
şehirleri ele geçirmişlerdi. Sinop ve Amasya gibi Pontos Krallığının eski
başkentleri, Krallarının döneceğini ümit ederek Romalılara direnirken
Ermeni Kralı, Romalıların ülkesini işgale başlamasına kadar hiç bir şey
yapmamıştı. Sonunda Mithridatesle işbirliği yaparak Romalılarla mücadeleye
başladı.
Doğu Karadeniz bögesindeki Khalbler, Tibarenler ile Fırat ile Kelkit
Vadisi arasında bulunan bögenin halkı Anadolu'nun Roma ile mücadelesinin
efsanevi önderi Mithridates VI. ya sarsılmaz bir sadakat göstermişler, onun
yenilgisinden sonra Roma hakimiyetini kabul etseler bile Romalılarla bütünleşmemişlerdi.
Romalılar bu bölgelerdeki varlıklarını askeri garnizonlar ve koloniler şeklinde
sürdürdüler. Trabzon şehri bu savaşta tarafsız kaldığı için M.Ö.63 yılında
Lucullus tarafından harab edilmekten kurtulmuştu.
Tekrar sahneye çıkan Mithridates, toparladığı ordusu ile birlikte Kelkit
vadisine geldi. Doğu Karadeniz dağlarında yaşayan halklar yaşlı krallarının
çağrısına uyarak toplandı ve Romalılara ard arda darbeler indirdiler.
Bunun Roma'da duyulması üzerine Lucullus aleyhtarları harekete geçti ve
Pompeidus, Lucullus'dan komutayı devralarak Roma'ya dönmeye mecbur etti.
Pompeidus'un ordusu karşısında tutunamayan Mithridates savaş alanından
kurtularak Pontos Krallığı ile Tigranın ülkesi arasındaki sınırda
bulunan Sinoria şatosuna ulaştı. Burada birkaç gün kaldıktan sonra Fırat
Nehri'nin kaynaklarına ulaşarak Erzurum bölgesine, oradan kuzeye dönerek Çoruh
Vadisi'ne ve nehri takip ederek Karadeniz'den Kırıma ulaştı. Bu yolculuk
boyunca Pompeidus'un kuvvetleri Mithridates'i izlemiş, fakat ele geçirememişlerdi.
Strabon, Pompeidus'un ordusunun Heptakometler'in (Yedi Köyün Halkı) yaşadığı
dağlık ülkeden geçerken Heptakometler'in yol üzerine Deli Bal kapları bıraktığını,
bunları yiyip bilinçlerini kaybeden üç Roma bölüğüne saldırıp onları
imha ettikierini belirtir.
Mosyn denilen ağaçlarda ya da ahşaptan yapılmış seyyar kulelerde yaşadıkları
için bu halkın Antik devirde (Ksenophon tarafindan) Mossynoik olarak adlandırıdığını
yazan Strabonun verdiği bilgileri değerlendirerek Heptakometlerin bugün
Trabzon, Rize ili sınırındaki lkizdere Vadisi'nin yukarı kesimlerinde yaşadıklarını
söyleyebiliriz. Bugün İkizdere İlçesi olarak adlandırılan bu bölge,
Osmanlı belgelerinde Kur,-i Seb'a (Yedi köyler) Nahiyesi olarak geçer. Bu bölge
Karadeniz Dağlarının iç kesimlere geçit verdiği yerlerden biridir.
Trabzon' dan bahseden ikinci kaynak olan Strabon bölgeyi anlatırken,
Trabzon bölgesindeki halkları; Trabzon ve Giresunun üst kısımlarında yaşayan
Tibarenler, eskiden Khalybes olarak adlandırılan Haldailer (Khalt),
Ksenephon'un Makronlar olarak bahsettiği Sanlar (Tsan/Can), Trabzon ve Rize'nin
üst kısımlarına düşen bölgelerde, eskiden Mosyn denen Heptakometler ve
Byzerler olarak sıralar. Ksenophon'un Trabzon ve Giresun yakınlarında yaşadığını
beliritiği Kholklar ise daha doğuda Batum civarındadır.
Strabon kitabında bölgedeki şehirleri sayarken Jason (Ordu'nun batısındaki
Yasun Burnu)'dan sonra Genetes ve sakinleri Pharnakyaya yerleşmiş olan Kytoros
(Ordu) doğuya doğru, harabe halindeki Iskhopolis, orta büyüklükteki Kerasos
(Giresun), Hermonassa yakınında Trapezus ve ondan sonra da bu civarda bir
yerde Zygopolis (Zigana) denilen bir yerleşim yeri daha olduğunu belirtir.
Doğu Karadeniz Dağlarının önemli geçitlerinden birine adını veren
Zigana'nın kuzeyinde bulunan bölge bugün Hamsiköy olarak adlandırılmaktadır.
Arapca Hamse, beş anlamındadır. Bugün Hamsi olarak telaffuz edilen bu ismin
doğrusu Hamseköy/Beşköy olup eskiden bu civardaki köyleri de kapsamaktaydı.
Heptakometler (Yedi Köyün Halkı) ve Hamse köy (Beş köy) örneklerinde olduğu
gibi bölgede vadilerin uygun kesimlerinde kurulmuş olan köylerin grup olarak
adlandırılması durumunun coğrafi şartların belirlediği ve Antik cağlardan
bu yana devam eden bir durum olduğunu söyleyebiliriz.
Kırım'a kaçtıktan sonra etrafına topladığı kuvvetlerle tekrar krallığını
ele geçirmek isteyen Mithridates, Pompeidus'un ısrarlı takip ve mücadelesinden
sonra buna muvaffak olamamıştı. Kendine karşı düzenlenen bir isyan sonucu
intihar ederek ölmesinden önce ülkesi Romalılar tarafından taksim edilerek
Roma'ya hizmet edenlere dağıtılmıştı.
Bugünkü Ordu ilinin topraklarının bir kısmı ile Giresun bölgesi,
Trabzon ve bu şehrin doğusu ile guneyinde yer alan bölgenin idaresi Galatların
Tolistoboia boyunun tetrakı ve Pompeidus tarafından Galatya Kralı yapılan
Deiotaros'a verilmişti (M.Ö. 63)
Roma, Pompeidus ve Caesar'ın çekişmeleri ile uğraşırken Mithridat'ın oğlu
ve Kırım Kralı olan Farnakes de babasının topraklarına tekrar hakim olmak
üzere harekete gecer. M.Ö. 49'da Kolkhis (Batum civarı) bölgesini ele geçirip
(muhtemelen Çoruh vadisini takip ederek) Küçük Ermenistan ve Kapadokya'ya
girer. Karşısına çıkan Romalı komutan Calvinus ile Deiotaros'un
kuvvetlerini Komana yakınlarındaki savaşta yener. Babasının payitahtı olan
Sinop ve Samsun'u ele geçiren Farnakes'in başarılarını haber alan Ceasar, o
sırada bulunduğu Mısır'dan Anadolu'ya geçerek, Pontos bölgesine gelip
Farnakes'i Zile yakınlarında yener ve Kırım'a kaçırtır.
Partlar'ın Anadolu'yu istilaları ve Roma-Part savaşlarından serbest şehir
imtiyazına sahip olan Trabzon Deitoros'un ölümünden sonra Romalılar tarafından
Mithridate VI. nın torununa verilmişti. Fakat M.Ö. 36 da, Romalılar'ın
Partlar'ı yenmesi ve Partlar'la sınır olan Doğu Anadolu bölgesinde vasal
krallıklar kurarak bir tampon bölge oluşturmalarından sonra Pontos bölgesi
Bithynia'da Laodike valisi Zenon'un oğlu olan Polemon'a verilir.Bundan sonra
Pontos Polemonacus olarak adlandirılan bölgede vasal kral olarak hüküm süren
Polemon I in M.Ö 8' lerde ölmesinden sonra dul eşi Pythodoris'e kalmıştı.
Strabon akıllı ve devlet işlerinde ehli bir kadın olan Pythodoris'in
Kolkhis'e kadar uzanan Tibarenler ve Khaldailer ülkesi ile Pharnakia (Giresun)
ve Trapezus'u (Trabzon) yönettiğini belirtir.
|